Pınar Selek’e Akdeniz Kültür Ödülü

Sosyolog ve yazar Pınar Selek, uluslararası jüri tarafından belirlenen 2019 Akdeniz Kültür Ödülü’nün “Sivil toplum” dalındaki ödülü kazandı.

Carical Vakfı tarafından on üç yıldır düzenlenen Akdeniz Kültür Ödülü, Akdeniz kültürünün gelişmesine, eserleriyle ve yaptıklarıyla katkı sağlayanlara veriliyor. Alanının en itibarlı ödülü sayılan “Sivil Toplum” ödülü, uluslararası prestij sahibi olan ve eserleriyle “Akdeniz’in farklı kültürel ifadeleri arasındaki diyalogu güçlendiren” entelektüellerin mükafatlandırılmasını amaçlıyor.

Tahar Ben Jelloun, David Grossman, Oya Baydar ve Amin Maalouf’tan sonra bu yıl ödüle layık görülen Pinar Selek, ödülünü sürgün edilmiş kadınlara, özellikle de dili ve ifadesi çalınmış olanlara armağan ettiğini açıkladı. Aynı zamanda, bu ödülü, sınırlara, kalelere, faşizme, her türlü şiddet biçimine başkaldıran, somut dayanışma deneyimleriyle, şiirleriyle, özgürleştirici felsefeleriyle dünyayı gün be gün değiştiren ateş böcekleri adına aldığını söyledi.

‘ATEŞ BÖCEKLERİNİN DÜNYASINA AİTİM’

Pınar Selek’in ithaf konuşması şöyle:

“Akdeniz’imizin dört yanında, ezilenlerin göçünün suç ilan edilişinin karşılığını görüyoruz: Donmuş bedenler, ölü bedenler, rüya görmeyen bedenler ya da Batı Avrupa’nın göbeğinde her türlü haktan yoksun köleler. Akdeniz’imiz iki dünya arasındaki büyük kavgaya tanık oluyor. Egemenlerin, tahakküm edenlerin, silahları, hapishaneleri, paraları olanların dünyası. Diğeri ise hayatı, şiiri, güzelliği hem savunup hem yaratan ateş böceklerinin dünyası. Ben, ateş böceklerinin dünyasına ait olmaktan gurur duyuyorum. Işıklarını düşlerinden alanların, gece olunca ortalığa ışık saçanların. Burada, Akdenizli olarak, sürgün bir kadın alarak, yazar, araştırmacı ve eylemci olarak bulunuyorum. Yaptıklarımla ve yazdıklarımla direnmeye ve özgürlüğe, adalete, dayanışmaya dayalı bir karşı kültürün büyütülmesine katkı sağlamaya çabalıyorum. Biliyorum zor, evet ama Antonio Gramsci’nin önerdiği gibi, aklın karamsarlığını ve iradenin iyimserliğini birleştirmek büyülü bir gücü açığa çıkarıyor. Bu büyüyü izlediğim yollarda hissediyorum. Bütün Akdenizli ateşböcekleri adına, büyülü yollardaki cadılar adına, size tekrar teşekkür ediyorum.”

Pınar Selek kimdir?

Sosyolog, araştırmacı, yazar. 1971’de İstanbul ‘da doğdu. Notre Dame De Sion Lisesi’den sonra 1996’da Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünü ‘Babiali’den İkitelli’ye, Mürekkep Kokusu’ndan Plazalara’ başlıklı teziyle, birincilikle bitirdi.

Aynı üniversitede sosyoloji yüksek lisansını tamamladı. Fransa’da Sophiantipolis UDEL Üniversitesi’nde ekonomi-politik dersleri aldı. Üniversite yıllarında sokak çocukları, seks işçileri, Romanlar ve eşcinsellere ilişkin çalışmalarıyla dikkati çekti.

Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi kurucularından olan Selek, barış mücadelesi, antimilitarizm, insan haklarıyla ilgili çalışan birçok STK ve harekete destek vermekte ve Amargi Feminist Teori Dergisi editörlüğünü yapmaktadır.

Selek’in EZLN Zapatist hareketin bildirileri ve Marcos’un mektuplarından oluşan Ya Basta! Artık Yeter adlı çeviri/derleme çalışması 1996’da Belge Yayınları’ndan çıktı. Ülker Sokak’ta travesti ve transseksüellerin dışlanmasını konu alan ‘Maskeler’, ‘Süvariler’, ‘Gacılar’ adlı araştırması 2001’de Aykırı Yayınları’ndan; barış mücadelesinin ve sol muhalefetin yaşadığı sorunların ele alındığı Barışamadık 2004’te İthaki Yayınları’ndan basıldı.

2008’de İletişim Yayınları’ndan çıkan ve erkekliğin iktidar aracı olarak oluşumunda askerlik hizmetinin rolünü inceleyen ‘Sürüne Sürüne Erkek Olmak kitabı Zum Mann Gehätschelt, Zum Mann Gedrillt başlığıyla 2010’da Orlanda Yayınevi tarafından Almanca olarak yayımlandı.

Pınar Selek’in ayrıca Su Damlası (2008,Özyürek Yayınları), Siyah Pelerinli Kız (2009, Şahmaran Yayınları) ve Yeşil Kız (2010, Özyürek Yayınları) başlıklı üç de masal kitabı bulunmaktadır.

Pen Dünya Yazarlar Birliği’nin bursuyla, Almanya’da kitap çalışmalarını sürdürmekte olan Pınar Selek, Strasbourg Üniversitesi’nde ‘Sciences Politiques’ alanında doktora yaptı.

9 Temmuz 1998 tarihinde meydana gelen 7 kişinin öldüğü, 9’u yabancı uyruklu 127 kişinin yaralandığı Mısır Çarşısı’ndaki patlama ile ilgili zanık olarak yargılandı ve tutuklu kaldı. 16 yıl süren davada patlamanın bombadan kaynaklandığı yönünde kesin bilirkişi raporu bulunmadı.

16 yıllık dava süreci, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporunda, “Türk adalet sisteminin eksikliklerini sergileyen bir örnek” olarak yer aldı.