Connect with us

KÜLTÜR SANAT

Kuzey Karolina’da bir Türk Kadın Organist

Ekin Cemre Üstünel; klasikleşen büyüyünce ne olacaksın sorularına 1.5 yaşından itibaren piyanist doktor, piyanist öğretmen, piyanist mühendis, piyanist bankacı gibi yanıtlar verirken, aslında piyanistliği bir meslek olarak değil kişiliğinin bir parçası gibi gördüğünü ifade etmiş bile. İlk okuldan sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na girip, piyanist kişiliğini onur öğrencisi payesi ile taçlandırarak mezun olmuş. Ancak son yılında ülkemizde tenisçi dirseği diye adlandırılan, ardından sinker ve tendon rahatsızlıklarının takip ettiği meslek hastalıkları yapışmış yakasına. Fakat müzikal bir teşhis ve tedavisi olmayan bu sakatlıklar için doktorlardan gelen en etkili tedavi önerisi de “mümkünse piyanoyu tavana as ve yatarak çalış” olmuş. Türkiye’deki mimari yapıların tavan kontrüksiyonlarının evindeki Bechstein A228 kuyruklu piyanoyu taşıyacak güçte olmadığını anlayınca da kendi çözümünü ve tedavisini bulmak için düşmüş ABD yollarına… Ekin Cemre Üstünel, Medyahanesi.com’dan Cengiz Güven’in sorularını yanıtladı.

Published

on

Peki sevgili Ekin Cemre Üstünel Amerika’da ne oldu?

5 yaşında piyano çalmaya başladığımda öğretmenim olan Öykü Petek Bilgili, burada beni iki mükemmel insan ve piyanist olan Perim Hamidoğlu ve Levon Eroyan’la tanıştırmış ve onların öğrencisi olmama vesile olmuştu. Perim Hoca mezun olana kadar hocam ve gözetmenimdi. Petek Bilgili de bu arada Amerika’ya yerleşmiş ve mezuniyetim sonrası mutlaka oraya gitmemi, benim için cok güzel bir gelecek olduğunu söylemişti. Ancak sakatlanmıştım ve canım o kadar çok yanıyordu ki, bitirme sınavına girmeyerek mezuniyetimi ertelemiştim. Moral gezisi olsun diye gittim Amerika’ya. Petek Hoca’nın o güzel geleceği hiç gelmeyecek gibiydi çünkü. Orada talih yüzüme güldü diyebilirim. Greg McCallum isimli bir piyanist ile tanıştım. Amerika’da önemli bir piyanist ve piyanist sakatlıklarıyla uğraşan biriydi.

Greg McCallum mu tuttu seni Amerikada?

Tam olarak öyle olmasa da büyük etkisi oldu. Greg hem benimle çalışmak istedi, hem de UNCG (Kuzey Karolina Üniversitesi) müzik bölümündeki hocalarla tanıştırıp, okulumu bitirmemiş olmama rağmen master programına yerleştirdi. Kendisiyle piyanoya sıfırdan başladım ve Türkiye’deki mezuniyet sınavlarıma 1 yıl içinde hazırlandım. Bu süreçte hem çok yakın iki arkadaş, hem de sağlam bir usta-çırak ilişkisi kurduk. Asistanlığını yapmaya başlamıştım. Beraber turneler planlarken, kendisinin vefatı ile müzik dünyam bir süre UNCG’deki yüksek lisans programı ile kısıtlı kaldı.

Mezun olmadan mastera mı başladın?

Hayır tabiki. Master’a kabulüm gerçekleşince bir koşu gelip mezun oldum Greg ile çalıştıktan sonra. Bu arada 1 yıl boyunca aynı üniversitenin antropoloji bölümüne devam ettim.

Sanırım sakatlığın geçti bu arada?

Hayır sakatlık o kadar kolay geçmiyor. Tekniğinizi farlılaştırmanız, kaslarınızı kontrol etmeyi öğrenmeniz, Beyin yapısı ve anatomik bilgilerinizi geliştirmeniz, Tıp, alternatif tıp ve spor aktivitelerinizin olması gerekiyor. Karmaşık ve yoğun bir süreç. Buna uyarsanız çalmaya başlıyorsunuz. Bu konuyu konuşmak için bambaşka bir söyleşiye başlamamız gerekebilir. Çok fazla detay olan ve insanların kulaklarını kapattığı bir konu olduğu için, iki üç cümleyle özetlenebileceğini düşünmüyorum. Gregle çalıştığımız süre içinde sadece bunun giriş kısmını hallettik diyebilirim.

Sakatlığın geçmedi. Çok anlamam ama merak ettim. Org daha kolay ya da daha az yorucu olduğu için mi tercihin oldu?

Org daha önce değil elimi sürmek, yakından bile görmediğim bir enstrümandı. Açıkçası dikkatimi bile çekmiyordu. Buradaki eğitimde yoğun bir şekilde literatürü kapsayan bir konu değil. Orada ise yoğun kilise nüfusu olması sebebiyle üniversitelerde org üzerine bölümler dahi var.

Beni orga götüren süreç aslında UNCG’deki piyano hocam Andrew Willis ile başladı. Kendisi Curtis, Cornell gibi prestijli üniversitelerden hem piyano performans hem de eski müzik programlarından büyük isimlerle çalışarak mezun olmuş. İlk tanışmamızda müzik üzerine olan tartışmalarımız sonucu yüksek lisans programında öğretmen-öğrenci olarak iyi uyum sağlayabileceğimizi düşündük. Bu aynı zamanda kendisinden alacağım klavsen ve fortepiyano derslerini de kapsıyordu. Yıllarca kağıt üzerinde öğretilen her şeyi ilk defa enstrümanların üzerinde denemek için çok heyecanlıydım ve kendisi her adımda sabırla beni destekledi. Profesör Willis’in sabrı ve bilgisi sayesinde ilgim her gün biraz daha arttı. Heyecanımı gören ve benimle aynı ilgi alanlarına sahip bir arkadaşım “neden org dersi almayı denemiyorsun” deyince bir anda orgun varlığı ve erişilebilirliğini fark ettim. Hemen sonradan hocam olan André Lash’le iletişime geçerek kendimi tanıttım, ve derslere başlamak istediğimi söyledim. Beni sıfırdan, orga el sürmemiş bir öğrenci olarak kabul edip sabırla yapı taşlarını tek tek oturtmama yardım etti. 6 ayın sonunda ilk kalıcı kilise işi teklifini,
Profesör Lash ile olan org eğitimi sonucunda aldım.

Artık size piyanist yerine organist mi dememiz gerekiyor?

Kesinlikle hayır. Piyano benim vazgeçilmezim asla bırakmam. Org sanki siyam ikizim oldu. ayrı bir kişilik ama piyanonun ayrılmaz bir parçası.

Org gerçekten çok farklı bir enstrüman. Gerçek bir “pipe organ” ise ve elektronik değilse, taşınabilir bir enstrüman değil. Mimarinin bir parçası olarak yerini alıyor mekanda.

Peki size ilk Türk Kadın Ornanisti diyebilir miyiz? Piyanistliğinizi vurgulayarak elbette?

Diyemeyiz. Leyla Pınar hem klavsen hem de org eğitimini yıllar önce tamamlayıp, Türkiye’de İstanbul Barok topluluğunu kurmuş. Ancak çok fazla sayıda olduğumuzu düşünmüyorum. İlkler arasında sayılabilirim.

Ülkemizde durum nedir?

Genelde kiliselerde bulunduğu için Türkiye’de çalınabilir orgların sayısının oldukça az olduğunu biliyorum.

Org dendiğinden sadece kilise müziği mi düşünmeliyiz?

Org oldukça geniş bir klasik repertuvara sahip aslında. J.S. Bach hakkında konuşulurken en önemli özelliklerinden biri olarak müthiş org virtüözlüğünden bahsedilir. Bunu org eserlerini çalarken anlayabiliyorsunuz. Bunun dışında sadece org için eserler yazmış olan besteciler olduğu gibi, Mendelssohn, Liszt, Saint-Saens, Messiaen, Franck gibi daha fazla bilinen bestecilerin eserleri bulunmakta org için. Geleneksel org müziğini klasik eserlerden oluşturulmasını seven bazı kiliseler bu bestecilerin belli başlı eserlerini ayinlerde kullanabildiği gibi, “contemporary” denen daha popüler müzik tarzı ilahilere de talep çok. Bu tamamen kilisenin felsefesi ve topluluğuna dayalı olarak farklılık gösteriyor.

Pek sözü edilmiyor ama galiba bir yarışma olayınız var bu arada?

Ha evet. Dr. sheron Edwords 38. Piyano yarışması. Dramatik bir döneme denk geldiği için sanırım.
Hocam Greg’in yönlendirmesiyle başvurduğum bir yarışmaydı. Başvuruyorsun ve yarışmaya kabul edilirsen davet ediliyorsun. Başvurudan kısa bir sure sonra Hocam Greg’I kaybetmiştik. Çok sert olmuştu bu ölüm benim için. Iyileşiyordum. Amerka turnesi planlarımız vardı. Greg, öğrencilerini benimle paylaşmaya başlamıştı. Sanırım kötü bir şeyler için her şey hazırdı ve bu da Greg’in vefatı olmuştu. 2 ay piyanoya dokunamadım bile. Ben o durumdayken yarışmadan davet geldi. Hiç gitmek istemedim. Dr. Sheron Edwords bizzat devreye girerek ikna etti. Aslında iyiki de ikna etmiş. Greg için çaldım o gün. Yarışma tarihinde ilk kez iki birinci seçmek zorunda kalmışlar sonradan söylediler. Biri Doktora yapan Amerikalı Piyanist. Diğeri de ben.

Yeni yarışmalar var mı gündemde?

Sonrasında UNCG concerto yarışması var kazandığım. Son dönemde yarışma takıp etmekten cok, piyanist sakatlıklarına yoğunlaştım aslında. UNCG masterim bittikten sonra, Salem Üniversitesinde master yapmaya başladım. Piyanist sakatlıkları ve tedavisi konusunda yıllarca çalışmış ve dünyada kabul gören Barbara Lister-Sink ile çalışıyorum. Hedefim bu çalışmaları ülkemize taşımak ve piyanistlerin, kolayca ekarte edilebilecek sakatlıklar yüzünden meslekten kopmaları ya da soğumalarını engellemek.

Şu ana kadar anlattıklarından yola çıkarak hedeflerinin peşini asla bırakmadığını görebiliyoruz. Dilerim her şey istediğin gibi olur. Biz yine de daha çok yarışma ve daha çok ödüle hayır demeyiz. Bunu da söylemek isterim. Başarıların daim olsun. Teşekkürler Ekin.

Ben teşekkür ederim. Türkiye’de açacağımız rehabilitasyon merkezimizde tekrar görüşmek üzere.

EKİN CEMRE ÜSTÜNEL KİMDİR?

Ekin Cemre Üstünel 1994 yılında Ankara’da doğdu. Piyano çalışmalarına altı yaşında Öykü Petek Bilgili ve Levon Eroyan ile başladı. 2003 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’na, Perim Hamidoğlu’yla çalışmak üzere kabul edildi. 2004-2012 yıllarında Türkiye’nin birçok ilinde, solo ve oda müziği konserleri verdi. Milena Mollova, Toros Can, Emre Elivar, Hüseyin Sermet, Laurent Cabasso, Paolo Gualdi ve Ann Schein dahil olmak üzere, Türkiye, Fransa ve Amerika’da birçok ünlü piyanistle çalışma imkanı buldu. 2014 yılında Amerika’da Greg McCallum ile piyano çalışmalarına başladıktan sonra, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden onur öğrencisi olarak mezun oldu ve yüksek lisansa devam etmek üzere Amerika’ya taşındı. Greensboro, Kuzey Karolina Üniversitesi’nde piyano performans yüksek lisans çalışmalarını Dr. Andrew Willis ile sürdürdü, bu süreçte yine Dr. Andrew Willis ile klavsen, fortepiyano, Dr. André Lash ile ise org çalışmalarına yoğunlaştı. Araştırmaları 17. ve 18. yüzyıl müziği odaklıyken, org eğitimiyle beraber daha geniş kapsamlı bir yaklaşımla kilise müziğine de ilgi duymaya başladı. Edirne Mimar Sinan Rotary Rotary Kulübü piano duo dalında mansiyon aldı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Konçerto Yarışması, Kuzey Karolina Üniversitesi Artist Yarışması, Sharyn Edwards Piyano yarışması gibi birçok yarışmada birincilik ödülleri kazandı, FIMTE Uluslararsı Granados Festivali’nde Granados eserleri seslendirdi. 2018’de yüksek lisans eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra, Dr. Barbara Lister-Sink ile Salem Üniversitesi’nde Sakatlık Önleyici Klavye Tekniği odaklı Piyano Performans ve Pedagoji eğitimine devam etme kararı aldı. Amerika Müzik Öğretmenleri Ulusal Derneği’nde Piyano Sağlık Günü adı altında etkinlikler başlattı. Ekin Cemre Üstünel halen Kuzey Karolina, Amerika’da konser piyanisti, piyano öğretmeni ve organist olarak çalışmalarına devam etmektedir.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir