Connect with us

EKONOMİ

“Türkiye’yi anlamak rakı içmeye benzer!”

Ünlü yatırım şirketi Mobius Capital Partners’ın 10 yıl Türkiye’de yaşayan kurucu ortaklarından Carlos Hardenberg Financial Times’ta yayınlanan Türkiye hakkında bir makale kaleme aldı. ‘Türkiye’yi anlamaya çalışmak, rakı içmeye benzer’ diyen Hardenberg, ekonomik krizden çıkış için bazı öngörülerini de paylaştı.

Published

on

Türkiye’deki ekonomik ve siyasi gelişmeler, dünya basınının ilgisini çekmeye devam ediyor. Ünlü yatırım şirketi Mobius Capital Partners’ın 10 yıl Türkiye’de yaşayan kurucu ortaklarından Carlos Hardenberg, İngiliz gazetesi Financial Times için Türkiye ekonomisi üzerine bir makale kaleme aldı.

Türkiye’yi anlamayı ‘rakı içmeye’ benzeten Hardenberg, “Son yıllardaki siyasi bulutlara rağmen, Türkiye bir başarı yoluna dönebilir” dedi.

“YENİ BİR LİDER NESLİ GEREKİYOR”

Hardenberg, “Bunu yapmak için ülkenin, ilk reform reçetesine ve fikirler ile yeteneklerin ülke içinde kalmasını sağlayacak sağduyuya ihtiyacı var. Dramatik kutuplaşma gidişatını hızla düzeltmesi ve yeni bir lider neslinin ortaya çıkmasına izin vermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. Hardenberg, Türkiye’nin TL’nin değerinin düşmesinden faydalanarak ihracat piyasasında daha büyük pay edinebileceğini belirtti.

Financial Times’da yayımlanan ‘Türkiye’nin üzerindeki bulutları temizlemenin vakti geldi’ başlıklı makale özetle şöyle:

RAKI BENZETMESİ

“2006’da İstanbul’a taşındığımda, onyıllardır Türkiye’de yaşayan eski bir dostum benimle önemli bir gözlemini paylaşmıştı: Bu ülkeyi tam olarak anlamaya çalışmak, rakı içmeye benzer. Kendisi billur gibi olan bu içki, onu bulanıklaştıran su ile karıştırır. Bu lezzetli içkiden birkaç kadeh içmek, sizi en azından bir miktar sersemletecektir.

Benzer biçimde, Türkiye’yi anlamak için ne kadar çok çaba sarf ederseniz, o kadar az netlikle karşılaşırsınız. İstanbul’dan, 2016’daki darbe girişiminden iki ay önce ayrıldım. O günden bu yana ülkeyi düzenli olarak ziyaret ettim ve gelmemden sonraki 10 yıl boyunca tanık olduğum olumlu gelişmelerin üzerinde biriken bulutları gözlemledim.

Türkiye ekonomisi yıllardır, neredeyse görülmemiş bir büyümeye sahne oluyor. Gayrı safi milli hasıla 2000’deki 273 milyar dolar seviyesinden 2017’de 851 milyar dolara yükseldi; böylece dünyada gelişen ekonomilerin en büyüklerinden biri haline geldi. Disiplin altındaki bütçe politikaları ve devletin dışarıya olan sınırlı borcu, enflasyonun düşmesini ve faiz oranlarının daha ödenebilir hale gelmesini sağladı. Milyonlarca kişi açlıktan kurtuldu, hane başı gelir 2000’deki 9 bin dolar seviyesinden bugün 27 bin dolara yükseldi. Havalimanlarından yollara, okullardan hastanelere, altyapı patlaması yaşandı.

“KÜRTLERLE BARIŞ SÜRECİ İLERLEME GETİRMİŞTİ”

Ülke aynı zamanda, son derece çeşitli kültürel grupları bir araya getirmekte büyük ilerleme kaydediyordu. Kürtlerle barış sürecindeki ilerlemeler, azınlıklara yönelik hoşgörü alanını genişleten yeni kural ve düzenlemelere yol açıyordu.

Bu yatırımcı dostu iklim sayesinde, Türkiye piyasaların bayıldığı bir yer haline geldi. Borsası patladı, bankacılık sektörü genel olarak dünyanın en sağlam ve sağlıklı sektörü olarak tanımlandı. Bunun sonucunda, özel sermaye yatırımcıları düzenli olarak milyarlarca dolar değerinde Türk varlığı almak için koşuştu. Öyle ki, doğrudan yabancı yatırım 2006 ve 2007’de 20 milyar doları geçerek zirveye ulaştı. Diğer bir deyişle, ekonomi aşırı derecede heyecan vericiydi, bu da karşılığında Türk holdinglerinin dünya çapında kıymetli varlıkları hızla satın almasına yol açtı.

“LAİK-KIRSAL KESİM GERİLİMİNİN YOĞUNLAŞMASI GERİLEME YAŞATTI”

Üzücü biçimde, ülkenin büyük çoğunlukla yüzü Batı’ya dönük olan ve ‘Kemalist’ denilen kesimleri ile daha mütedeyyin bir hayat biçimine eğilimli olan geniş kırsal nüfusu arasındaki gerilimler son yıllarda yoğunlaştı. İktidar Kemalistler ve ordudan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün desteklediği laik değerleri muhafaza etmekle çok daha az ilgilenen yeni bir dindar iş dünyası ve siyaset seçkinlerine geçti.

Bu dönüşüm hayata geçerken ekonomi aşırı ısındı; Türkiye 2009’dan bu yana Çin’den sonra ikinci en büyük özel borçlanma oranlarına sahne oldu.

“TEK YETKİLİ SİSTEMİ EROZYONA YOL AÇTI”

2016’daki darbe girişiminin ardından ülkenin parlamenter sistemi radikal biçimde değişti. İktidar, başında tek bir kişinin – Recep Tayyip Erdoğan’ın- bulunduğu idari bir başkanlık sistemine doğru kayarken, denge ve kontrol mekanizmaları erozyona uğradı.

Erdoğan, eski bir Merrill Lynch çalışanı olan Mehmet Şimşek’i görevden alırken aynı anda deneyimsiz damadını maliye bakanlığına getirerek, Merkez Bankası’nın yeni başkanını belirlemek konusunda kendisini tek yetkili haline getirdi.

Benzer biçimde, yasal sistem, polis ve medya temel olarak hükümet tarafından kontrol ediliyor. Dünya Adalet Projesi’nin hazırladığı bir rapora göre, Türkiye Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 113 ülke arasında 101’inci, basın özgürlüğü de dahil temel haklar açısından ise 107’inci sırada. Avrupa Adalet Divanı’nın muhalif siyasetçilerin hapsedilmesini kınamasına rağmen, iş adamı ve hayırsever Osman Kavala gibi son derece saygın siviller de mahkemeye çıkarılmaksızın hapiste tutuluyor.

YATIRIMCI GÜVENİ NEDEN AZALDI?

Türkiye’nin şoke edici U-dönüşü inanılırlık kaybı ve yatırımcı güveninin tahrip edilmesiyle sonuçlandı. Türk lirasında borçlanma oranları keskin biçimde yüzde 35’in üzerine çıktı. TL son 10 yılda yüzde 70 değer kaybına uğradı.

Türkiye’nin dış borcu 466.7 milyar dolar (gayrısafi milli hasılanın yüzde 54’ü) seviyesindeyken, zayıf para birimi sağlam para birimleri üzerinden ödenmesi gereken faizler konusunda yüksek bir risk içeriyor. Ayrıca enflasyon da yüzde 20 oranıyla yüksek seyrediyor. Ve Merkez Bankası nihayet faiz oranlarını yükselttiyse bile, bu yanıt çok geç geldi. Türkiye’nin ekonomik büyümesi, geçen yılın üçüncü çeyreğinde ciddi ıranda yavaşlayarak yüzde 1.6’ya düştü.

Bu duruma paralel olarak, IMF Türkiye için büyüme tahminlerini 2019’da yüzde 4’ten yüzde 0.4’e düşürerek değiştirdi. Bu oran 2017’de yüzde 7.4, 2018’de de yüzde 3.5’ti. Ve, bir miktar yavaşlanma iyi olsa da, şimdi ufukta resesyon tehdidi var.

“İLK REFORM REÇETESİNE DÖNÜLMELİ”

Son yıllardaki siyasi bulutlara rağmen, Türkiye bir başarı yoluna dönebilir. Bunu yapmak için ülkenin, ilk reform reçetesine ve fikirler ile yeteneklerin ülke içinde kalmasını sağlayacak sağduyuya ihtiyacı var. Dramatik kutuplaşma gidişatını hızla düzeltmesi ve yeni bir lider neslinin ortaya çıkmasına izin vermesi gerekiyor. Türkiye’nin yatırımcı güvenini yeniden kazanmak için kısa süre içinde, inandırıcı bir makroekonomik istikrarlaştırma programına, pragmatik para ve bütçe politikalarına ihtiyacı var.

Ülke, sürdürülebilir kalkınma için ihtiyaç duyulan bütün unsurlara sahip. Gelişen piyasalar evrenindeki en güçlü ve en çevik iş gruplarından bazılarına sahip. Bu şirketlerin birçoğu hassas zamanlar için iyi hazırlanmış durumda ve büyük çoğunluğu da dövizle borçlanma konusunda dikkatliydi.

“İHRACAT PİYASASINDA ŞANS VAR”

TL’nin zayıf olduğu bir ortamda, Türk şirketleri ihracat piyasasında daha büyük bir pay edinmek konusunda iyi bir pozisyonda olacaktır. Yapısal ticaret borcu şimdiden daralıyor. Aynı zamanda, döviz krizi Türkiye’de yatırımı yatırımcılar için kısmen ucuzlatıyor. Esasında, 2019 Türk borsa piyasası için iyi geçiyor gibi görünüyor.

Ve İstanbul’daki dostlarımla bulanık bir kadeh rakının tadının çıkarırken, Türkiye’nin üzerindeki ekonomik ve siyasi bulutların kalkmasını umuyorum. Bu ülke ve halkı bunu hak ediyor.”

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir