Connect with us

SİYASET

Bahçeli Diyanet İşleri Başkanı’nı istifaya çağırdı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Atatürk düşmanı Kadir Mısıroğlu’na ve onu hasta yatağında resmi üniforması sayılan cübbesi ile 9 Kasım’da ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a ateş püskürdü. Bahçeli, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı istifaya çağırdı.

Published

on

Partisinin haftalık grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, gündemdeki konuları değerlendirdi.

Bahçeli’nin konuşmasından bazı satırbaşları şöyle:

Hassasiyetlerimiz kaşınıyor, değerlerimiz aşındırılıyor. Toplumsal gerginlikler, fikri ayrılıklar, ideolojik farklılıklar kamçılanıyor, devamlı kanatılıyor. Laik-anti laik, inanan-inanmayan- Sünni-Alevi, Türk-Kürt ayrımı körükleniyor, milli ve tarihi değerlerimiz üzerinden kutuplaşmalar alçakça kışkırtılıyor. Atatürk’ü sevenler-sevmeyenler cepheleşmesi tehlikeli şekilde tırmandırılıyor.

Anıtkabir ile Kocatepe arasında aşılmaz bariyerler dikilip, çift taraflı nifak kazıları yapılıyor. Bu yanlıştır, vahimdir, art niyetliliktir, cepheleşme tetikçiliğidir. 5 Şubat 2008 tarihli Meclis Grup Toplantımızda şöyle haykırmıştım:

“Milliyetçi Hareket Partisi, kimseyi asla bir tercihe ve taraf olmaya zorlamadan, her ikisini de en yüksek seviyede benimseyen ve temsil eden, bu değerler arasındaki rabıta ve bağın kopartılmasına asla izin vermeyen duruşu ile Anıttepe ile Kocatepe arasına çekilmiş çelikten bir halattır.”

Hiç kimse karanlıktan göz kırpmasın, istismardan çıkar elde etmeye kalkışmasın. Hiç kimse ne tarihi kazanımlardan ne de inançlarımızdan husumet türetmeye cüret etmesin, bunu aklından dahi geçirmesin. Atatürk de bizimdir, Ankara’da bizimdir, Cami de bizimdir, Cemevi de bizimdir, doğulusu da biziz, batılısı da biziz, güneylisi de bizden, kuzeylisi de bizim ayrılmaz bir parçamızdır.

Biz, kuvveden fiile geçeli asırlar olmuş büyük Türk milletiyiz.

Türkiye’yi tehlikeli bir girdaba çekmek için pusuya yatanlar Anıtkabir ile Kocatepe arasında fitne hatları oluşturmaya, bozgunculuk yapmaya, milli duyguları ve manevi duyarlılıkları pis oyunlarına alet etmeye asla kalkışmasınlar.

Çünkü bedeli çok ağır olacaktır, bunun altından da kalkamayacaklardır. Maalesef gelişmeler ve gidişat hayra alamet değildir. İç bunalıma yatırım yapan, birlik ve beraberliğimizi çürütmeye çalışan bir dip akıntı gün geçtikçe hız ve yaygınlık kazanmaktadır. Atatürk üzerinden Cumhuriyetle hesaplaşılmaktadır. Atatürk bahanesiyle mukaddesatımıza tahammülsüzlük sergilenmektedir.

İki ayrı kampa ayrılanlar gittikçe azgınlaşmaktadır. Türklük üzerinden milletle hesap görülmektedir. Bitmiş ve kapanmış Türkçe ezan tartışmalarıyla maneviyatımız sömürülmekte, milli ve manevi değerlerimiz örselenmektedir. Bir grup kiralık ve görevli siyasetçi, sözde uzman, yarım aydın zehir saçmakta, milletimizi tahrik etmektedir. Türkiye üzerinde kumar oynanmaktadır.

KADİR MISIROĞLU’NU ZİYARETE TEPKİ

Bir yanda bunlar oluyorken, diğer yanda Diyanet İşleri Başkanı’nın geçen hafta gerçekleştirdiği esef verici bir ziyareti tartışmaların odağına oturmuştur. Diyanet İşleri Başkanı, 9 Kasım saat 14.30’da cüppesini giyip, eline de vereceği hediyesini alarak Atatürk’e hakaret eden, Yunan tezlerine methiyeler düzen fesli Türk düşmanını ziyarete gitmiştir. Bunun tamamen insani duygularla yapılan hasta ziyareti olduğu bizzat Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açıklanmıştır.

Kimin nereye gideceği, kimin kiminle görüşeceği veya düşüp kalkacağı, hangi maksatla buluşacağı bizim meselemiz ve ilgi alanımız değildir. Herkes beşeri münasebetlerinde toplumsal adap ve ahlaki ölçülere uyduğu sürece özgürdür.

Anlayamadığımız, tuhafımıza giden, garipsediğimiz husus, Diyanet İşleri Başkanı’nın, fesli provokatörü ziyaret tarihindeki manidarlıktır. Diyanet İşleri’nin Sayın Başkanı, sorarım sana, meczubu ziyaret tarihi olarak bula bula 9 Kasımı mı buldun? Yılın diğer günlerinin suyu mu çıktı? Diğer tarihler torbaya mı girdi? Durdun durdun da 10 Kasım’dan bir gün önce mi hasta ziyaretini hatırına getirdin?

Mustafa Kemal’e ne inançlarımıza ne de kültürümüze uymayacak şekilde bühtanla saldıran şahsı 10 Kasım’ın arifesinde ziyaret etmek nasıl bir aklın, nasıl bir çarpıklığın mahsulüdür? 10 Kasım saat 9’u 5 geçe kenefe gidin diyen, Yunan galibiyetine özlem çeken bir çukur şahsiyete geçmiş olsun demek, bunu da milletimize kafa tutar gibi uluorta yapmak fesli münafığı manen onaylamak, yanında olmak, arka çıkmak değil midir?

DİYANET İŞLERİ BAŞKANI’NA İSTİFA ÇAĞRISI

Ne istiyorsunuz Cumhuriyet’ten? Atatürk düşmanlarına zırh olmak gayeniz nedir?

Diyanet İşleri Başkanlığı görevi Türkiye Cumhuriyeti’ne söven, kurucu değerlere ihanet eden, kurucu şahsiyetlere galiz ifadelerle yüklenen vatansızları aklama, anma ve alkışlama görevi değildir. Aksi tavır ayıptır, günahtır. Türk milletinin ortak değerlerine saldıranlara maneviyatımızda cevaz yoktur, yer yoktur, hoşgörü olamayacaktır.

Hangi kurumuş vicdan, hangi satılmış ruh, hangi işgal artığı varsa duysun ve bilsin ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk milletimizin ortak değeridir. Bu gerçek değişmeyecektir. Ancak, Atatürk üzerinden, Anıtkabir’e gelen kalabalıklar gerekçesiyle yeni bir karşıtlık oluşturmaya, yeni bir güç devşirmeye de hiç kimse heves etmemelidir.

Bu yolun sonu karanlıktır, çıkmazdır, hüsrandır, buhrandır. Tartışmaların göbeğindeki Diyanet İşleri Başkanı’nın kendi durumunu gözden geçirip erdemli davranış içinde hareket etmesi ve gereğini derhal yapması samimi tavsiyem ve temennimdir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANINA SERT ELEŞTİRİ

Son olarak, Danıştay Sekizinci Dairesi’nin Andımızla ilgili aldığı kararı temyize götüren Milli Eğitim Bakanlığı’nın dilekçesinde tarihi ve sosyolojik olarak örtülemez yanlışlıklar vardır.

Bakanlık diyor ki; “Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur. Dolayısıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro zaten gecikmiş olan süreci hızlandırmak için yoğun çaba harcamıştır.”

Türkleri millet bilincine en geç ulaşan topluluk olarak değerlendirmek tarih inkarı, tarih ihmali, tarih ihanetidir. Unutmayınız ki, tarihimiz mührü sökülmemiş bir hazinedir. Bu hazinenin talanına müsaade etmeyeceğiz, bu hazinenin karalanmasına onay vermeyeceğiz.

Milli Eğitim Bakanımızın temyiz dilekçesini görmediğine veya yoğunluktan dolayı dikkatle bakmadığına inanmak istiyor, bunu ümit ediyoruz.

Türk milletine kara çalan zihniyet Orhun Yazıtlarını nereye koyacak? Tarihte kurulan 16 Türk devletini nasıl izah edecek?

Türklerin millet bilincine en geç ulaşan topluluk olduğunu söyleyen şahıs direkt sana soruyorum, bunu nasıl yazdın, nasıl iddia ettin, hangi çevrenin mahsulü, nerenin piyonusun? Bu yanlı ve maksatlı değerlendirmelere imza atanlara diyorum ki, asıl sizin sabah akşam Andımızı okumaya ihtiyacınız vardır ve Türk milletinin kim olduğunu, Türklüğün nasıl bir tarih ve sosyolojik derinlikten süzülüp geldiğini öğrenmeniz şarttır, önünüzdeki asıl ödevdir.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son verirken, yüksek heyetinizi bir kez daha hürmetle, muhabbetle selamlıyor, değerli milletvekillerimize Meclis çalışmalarında muvaffakiyetler diliyorum.

Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir